Müzik, spor ve dil eğitimine çok küçük yaşlarda başlamanın önemi yadsınamaz bir gerçek. Yeteneğin önemli bir yüzdeyi kapladığı bu eğitim alanlarında, genetik mirasın yanı sıra, çocukların ilgi ve becerilerinin keşfedilmesi, doğru yaşta, doğru adrese yönlendirilmeleri (her çocuğun algı düzeyine göre bu yaşlar farklılık gösterebilir) ve istikrarlı bir çalışma ortamının yaratılması çok önemlidir.
Ülkemizde 5. sınıf itibariyle eğitime tam zamanlı olarak başlanan pek çok konservatuvar var. Özellikle sanat dalı çalgısı, solfej, oda müziği ve müzikle ilgili teorik dersler penceresinden bakıldığında, konservatuvar geleneğinin içerisinde yoğrulmak ve çalışma prensiplerine alışmak başarı yolunda çok büyük bir avantaj sağlıyor. Peki daha küçük yaşlarda yeteneklerin keşfedilebileceği, ailelerin müzisyen bir çocuk yetiştirmek konusunda fikir teatisi yapıp süreci gözlemlemek için vakit bulacakları ve konservatuvarları tam zamanlı öğrenci kazanımı anlamında besleyen “Yarı Zamanlı” eğitim programı hakkında bilginiz var mı?
Ülkemizde Yarı Zamanlı programı yürüten konservatuvarlar var ve her birinin yaş ve sınav yöntemleri bakımından kendi belirledikleri farklı giriş koşulları mevcut. Benim bu noktada anlatmak istediğim ise bu programın ortak amacıdır. Uzun yıllardır Yarı Zamanlı sistem içerisinde öğrenci yetiştiren bir öğretmen olarak birbirinden yetenekli çocukları keşfedip onları tam zamanlı sisteme kazandırmış olmanın ve müziği hayatının bir parçası yapan çocuklar yetiştirmenin mutluluğu içerisindeyim. Sadece tam zamanlı sisteme öğrenci seçmek için değil, konserlerimize gelecek bilgili dinleyiciler yetiştirmek, müziği konuşabilecek, tartışabilecek entelektüel bir toplum yaratmak, çocuklarının müziğe karşı olan çalışma sabrını, şevkini anlayabilecek müzisyen aile bireyleri yetiştirmek için, ilk tohumların atıldığı çok kıymetli bir eğitim sisteminden bahsediyoruz. Yanı başımızdaki bu hazinenin farkında mıyız?
Son yıllarda bu programlara yüzlerce başvuruların olduğuna, kişilerin farkındalığının ve toplumumuzda sanata olan ilginin arttığına şahit olmak çok sevindirici. Sınav aşamasından eğitim sürecinin sonuna kadar geçen süre içerisinde, öncelikle ilgili konservatuvara ve Yarı Zamanlı programına olan güven, eğitim süreci başladıktan sonra ise öğrenci-öğretmen arasındaki verimli iletişim ve eş zamanlı olarak veli-öğretmen arasındaki sağlıklı diyalog, çocuğun yaşamında müziği kalıcı hale getirmek adına hayat üçgenini oluşturmaktadır.
Yarı Zamanlı sistemin işleyişine inanarak emeklerini ortaya koyan öğretmenlerimizin görüşlerinin çok kıymetli olduğu ise âşikâr. Bir öğrenci yarı zamanlıdan tam zamanlıya yönlendirildiğinde ya da tam zamanlıya uygun olmadığı tespit edildiğinde, bu kararların sadece öğrencinin iyiliği için olduğunu unutmamalıyız. Ailelerin zaman zaman çocukları hakkındaki tespitlerle yüzleşmeleri, onları zorlu yolculuklara çıkarsa da çalışma yükünün günden güne arttığı mesleğimizde, ‘sadece ailesi illa müzisyen olmasını istiyor’ diye bir çocuk bu yükü kaldıramaz. Sonrasında başarısızlıklar ve mutsuz bir eğitim süreci baş gösterir.
Yarı Zamanlı eğitim programının, yeri geldiğinde profesyonel bir müzisyen olma adımında çocuklarımıza öncülük etmek, zaman zaman iyi bir dinleyici olma yolunda yanlarında yürümek, kimi zaman da müziği bilen, yeteneği tartabilen geleceğin anne-babalarını yetiştirmek için çok önemli olduğunu söylemeliyim. Bu açıdan, konservatuvarlardaki Yarı Zamanlı programın tek amacının mutlak mesleki eğitim olmadığını da belirtmek yerinde olur.
Gelin bu hazineye hep beraber sahip çıkıp sürdürelim. Sizler her geçen gün artan ilginizi, sanata verdiğiniz değeri büyütün biz de geleceğin müzisyenlerini, müzik severlerini, müzik insanlarını büyütelim.
コメント